Tuesday, August 28, 2012

West-East Sussex / Amberly - Brighton - Sevensisters - Beachy Head

Ingiltere'den donusumuze birkac gun kala ara verdigimiz gezilerimize tekrar basladik . Ailemizin ortak zevki ve karariyla bu sefer guneye , sahil kasabalarina , denize kiyisi olan yerlere gittik . Arastirma yaparken Ingiltere'nin en guzel 10 koyu hakkinda  bir yaziya rastlamistim . Kuzeydeki bazi koyleri gorebilme sansimiz oldu , West Sussex'e gitmeye karar verince rotamiz uzerinde Amberly olabilecegini hatirlayip yonumuzu ilk oraya cevirdik.
Amberly koyu ,  cok guzel ciceklerle suslu , iyi muhafaza edilmis , eski geleneksel sazdan catili kulubeleriyle gordugum en guzel koylerden biriydi . Tarihi eser olmasina ragmen otel olarak ve dugun kutlamalarinda kullanilan kendi kalesi ve 12. yuzyildan kalma kilisesi koyun ortacagdan kalma havasini korumus . Kis aylarinda sellere sebep olan Arun nehri  ayni zamanda sisle kaplandigi zaman buyuleyici goruntusuyle dunyanin gorulmeye deger yerlerinden birisiymis . Koyde canak comlek atolyesi , 2008 yilinda en iyi pub kategorisine giren ''Black Horse'' , Amberly Calisma Muzesi ve kendine ait Arun Valley hattin uzerinde duragi ve populer kirsal hayat muzesi bulunmakta.

Church of St Michael


Amberly Castle & Tree House

 Bu kulubelerden birinde yasamak isterdim ...

Amberly Village Pottery


 
'' The Black Horse '' Pub
Amberley Village stores

                     
                Amberley railway station &Amberley Working Museum
Istemeyerek de olsa bu buyuleyici guzel yerden ayrilip yonumuzu doguya cevirdik ve Brighton'a dogru yola ciktik .
Brighton'a vardigimizda ogle yemegi icin sehrin en hareketli bolgesi olan sahile indik ve zamanimizin tamamini bu bohem atmosfer icinde gecirdik . Sahil oldukca kalabalikti bunda havanin gunesli olmasi ve haftasonunun da etkisi vardi . Insanlar olabildigince eglenerek , dans ederek , spor yaparak ,denize girip guneslenerek tum haftanin stresini uzerlerinden atip , yeni haftaya harika birsekilde basliyorlar sanirim . Yemek yedigimiz yerde canli muzik yapiyorlardi , keyifle karnimizi doyurduk sonra sahilde cesitli dukkanlari , balikcilik muzesini gezip , Brighton iskelesinde Casino ve Lunaparki cabucak kesfedip yola ciktik . Sanirim hayatimda en cok marti gordugum yer olacak Brighton . Insanlara o kadar alisiklarki yanina gittiginizde bile kipirdamiyorlar . 
Ticari bir liman sehri olan Brighton , 19. yuzyilda taninmis bir sahil beldesi olmus ve deniz kiyisindaki Londra diye anilmaya baslanmis . Ayrica yil boyunca yapilan siradisi festivallerle ziyaretcilerin ilgisi hic bir zaman kaybedilmemis . 
















Brighton'dan Seven Sisters'a deniz kenarindaki yoldan gittik ve yolumuzun uzerinde yukardaki guzel goruntulere rastladik . Mans kiyilarina yolculugumuz inanilmaz guzel tepeleri asarak bir saat kadar surdu . Arabimizi park ettikten sonra kayaliklara ulasana kadar yol boyunca birkac anit ve simgeye rastladik .

Seven Sisters Mans Denizinin asindirdigi , buyuleyici ucurum goruntusuyle , televizyon ve sinema filmlerinde gordugumuz , guney sahil kiyisinin en uzun , unlu beyaz kayaliklari . Bembeyaz tebesir tozu gorunumdeki bu kayalar yedi tepe halinde batidan doguya dogru uzaniyorlar . Son tepenin ardindan Belle Tout deniz feneri ve Beachy Head gozukuyor . Denizdeki fenerin yuksekligi ise 43 metreymis.

Seven Sisters'dan biraz doguya dogru ilerleyince Ingiltere'nin 162 metre yuksekligindeki en yuksek kalker burnu olarak anilan Beachy Head muhtesem goruntusuyle karsimiza cikti. James Bond filmlerine konu olan Belle Tout Feneri kayaliklarda olusan erezyon sebebiyle tehlike arzetmeye baslamis . 1999 yilinda 17 metre geriye cekilmis ama soylentiye gore tekrar tasinacakmis .
Guneyde olmamiza ragmen hava oldukca serindi ama muhtesem deniz manzarasini alacakaranlik oluncaya kadar seyrettik ve Beachy Head Coastal Pub'da sicacik kahvelerimizi ictikten sonra geri donus yolumuza gectik .

6 comments:

  1. Ne guzel gezmissiniz, cok guzel bol resimli ve detayli anlatimli bir post olmus. O evlerin guzelligi, catilar cidden harika, ben de isterdim boyle bir evde bir sure yasamayi, Holiday diye bir film vardi, ev degistokusu yapilan, ben o iki evden UK deki o sirin cottage da yasamayi tercih ederim mesela : ) O ucurumlar cok etkileyiciymis, fener minnacik kalmis yaninda, kesin gidip gormek istedim buralari. Iyi haftasonlari canim : )

    ReplyDelete
  2. Biraz abartmisim degilmi fotolari :)Kizimda ayni seyi soyledi ama o guzellikleri paylasmazsam uzulurdum. Ev degisimiyle ilgili bir yazi okumustum. Home Exchange diye bir site var hatta Turkiye temsilciligide bulunuyor.www.evdegistokusu.com'dan detaylarini okuyabilirsin canim. Bizde bu olaya sicak bakiyoruz, TR'ye donunce denemeyi dusunuyoruz. Bir kac gundur yoksun Aylincim, merakla yeni postunu bekliyorum, sevgiler <3

    ReplyDelete
  3. Evet okudum o Ayse Arman rop unu, yabanci sayfasini kesfetmistim birkac sene evvel, cok guzel evler var cidden, ben de denemek istiyorum ama kendi evimi birakamam guvenip sanki, cok fazla ozel esyam var dokunulmasini istemeyecegim, ( ve de evimiz kucuk gardropta nasil yer acabilirim, esyalari nasil kaldirabilirim, o da sorun ) ikinci bir ev yazlik gibi falan ayarlanip yapilabilinir belki : ) Bu arada resimlerde abartma yok, bol resim guzeldir, tam gezmis gibi oluyoruz iste : )

    ReplyDelete
  4. Haklisin Aylincim, bir yandan cok guzel bir degisim oldugunu dusunurken bir yandan da bir yabanciya nasil guvenebilirim diye dusunuyor insan ama bazen riskleri goze almak gerekiyor.Deneyip gorecegiz bakalim ;)

    ReplyDelete
  5. ahh ahh nasıl güzel bir post, gecenin bu saati keyifle okuyorum, zevkle fotoğraflara bakıyorum. Brgihton çok güzeldi çoook:(

    ReplyDelete
  6. :) Gecene keyif kattigim icin cok mutlu oldum :)

    ReplyDelete